ANASAYFA YAŞAMÖYKÜSÜ FOTOĞRAFLAR KİTAPLAR İLETİŞİM
  ENGLISH ΕΛΛΗΝΙΚΑ

KİTAPLAR

"Pathos'la artık karşımızda olgun bir şair vardır, hem de Kıbrıs şiirini çok ileri noktalara taşıyan bir şair. Bir tutkular demetidir Pathos, zıtlıklar sürekli ve peş peşe ortaya çıkar. Ama hiçbir ikiyüzlülüğü yok... Şiirlerinin özgürlüğüne her şeyi kurban eden şair kendini sonsuz özgür hissediyor. Görünen odur ki, isyan etmediği tek otiorite, saygı duyduğu tek değer şiirdir. Mehmet Yaşın kelimenin tam anlamıyla bir şairdir. Üstelik iyi bir şair.  Bana sorarsanız gelmiş geçmiş Kıbrıslı şairlerin en iyilerindendir.

- Bekir Azgın (Kıbrıs)


***
GECE OTOBÜSÜ
                                  Barış'a
 
Korkunç bıçak yaralarıyla yatıyordu kadınlar
hiçbir durakta durmadı otobüs
dehlizlerdeki çığlıklara kapılar'nı kilitlemişti
üst katta oturanlar
 
Hoş ürperişlerle seyrettim her gece aynı filmi
ve her gün gizlice ezberleyip rolümü
sıramı bekledim
görmek için perdedeki yüzümü -
ücretini ödeyerek girdim kendimden içeri.
 
Gece öptü alnından, dudaklarından
kapıyı açarak gösterdi yerini
-ne dişiydi ne erkek-
teni uyandırmaya üretilen naylon bebekler
kızıl içkilerle şehvetin evini tavaf ettiler.
 
Adımız soruldu -bulamadık-
karanlık kanatlı atlarla kaçırılmıştık kendimizden
giysiler'mizi değiştirmişti gece
ve yaldızlı pullar takarak saçlarımıza
uçurmuştu yeraltına.
 
Korkunç bıçak yaralarıyla yatıyordu kadınlar
hiçbir durakta durmadı otobüs
 
                                                Londra, 1988
 
 
Nargileli Şarkı
 
O eski Ramazan akşamlarında
yüzük değil, yüz okka kadar
eniştem çıkardı kahve fincanından.
Burnuma tümbek kokusu geliyor
bu keyifli, nargileli şarkıdan.
Uzak gözlüğ'nü takardı eniştem
Törkiya Havadisi dinlerken radyodan
aslında Ayaklı Gazetta'ydı Salisanım da
ama Antensiz TV oldu sonradan.
Burnuma tümbek kokusu geliyor
bu keyifli, nargileli şarkıdan.
Artık kalmadı Yenişehir'de
öyle güzel tel kadayıf yapan.
 
                        Yenişehir/Lefkoşa, 1986
 
 
 
 
Marika'nın Mustafa
 
Bahçıvanevinin çiçekli cam penceresi
sakın ele verme beni
saydam çiçek-göbeğinden gördüm ikisini
çiçekli cam penceresi.
 
Şıpır şıpır Mustafa çıplak banyodan çıkmış
gerinip sallanıyor, önünde dikilmiş
Marika'nın -
Şu Mustafa deli galiba
istifini bozmadan çıplanıyor karısı da.
 
Pencerenin içindeki küpeçiçeği
sarmaş dolaş çırılçıplak yuvarlanırken
bir bebecik gibi ikisi
ne Elence ne Türkçe kuşdilleri
               küçük küpeçiçeği
               anlamadım hiçbir şey
               küpeçiçeği
kulaklara küpe yap inil inil söyledikler'ni.
 
Marika'nın Mustafa deli
Marika ondan deli, kulakları küpeli.
 
                        Yenişehir/Lefkoşa, 1986
 
 
Nâr
 
Alev alev bir ateş çiçek açması
yanmaktan mı korkar adı yangın olan
taçyaprakları ilkyazın yalazları
nâr ağacıdır işte onun adı.
 
[Ağustosböceği kadar saydamlaşarak
çağıracak bir şarkımız olmalı.]
 
Hep sakınarak seyrettiler gözalan nârları
kendi meyveler'nin ağırlığından
çok incindi o incecik dalları
nâr ağacıdır işte onun adı.
 
[Ağustosböceği kadar saydamlaşarak
çağıracak bir şarkımız olmalı.]
 
                        Yenişehir/Lefkoşa, 1986
ANASAYFA YAŞAMÖYKÜSÜ FOTOĞRAFLAR KİTAPLAR İLETİŞİM