bulutu bisiklete bindirir
çağlayana kırmızı bir top atar sonra.
Rüzgâr tanrısı kuşları yaratandır
geceleyin dağda kristal mağ’ralar açar.
Rüzgâr tanrısı en çok çocukları sever
saçlarındaki kurdelayı çözer
tuhaf bir ürperti salar içlerine de.
Rüzgâr tanrısı yazlık kiralar adalarda
Rüzgâr tanrısı kanatlar takar insana
ama yetmez yükseklere çıkmaya
sen ruhunu hazırlamamışsan
u ç m a y a . . .
2010, Samothraki Adası
Üçüncü Hayat’ın eşiğine kadar taşıdın ömrünü.
Burada bir soluklan. Ardına bakabilirsin artık,
neyi az yaşadın neyi fazladan...
Kendiliğinden gelir Birinci Hayat. Irmağa bırakılmış
sepet. S ü r ü k l e n i r s i n
akıntının götürdüğü yere. Takılan CD neyse
Herkes o kadar şanslı değil bu-dünyada.
Nedimelerden erken davranır timsah. İş orada biter.
Suda bir nilüfer. Borozan ve tazılar.
Ama sen ayrıcalıklısın, İkinci Hayat’ına ulaştın.
o k u y o r s u n şu anda. Kitap arasındaki fısıltılar.
Farketmeden işitmek kadar kolaymış yaşamak,
hazır kahvaltıyı yemek kadar.
Tutunduğun o dalları iyi ki ırmağa salmış akasyalar.
Bir yıldız kaydı. Tam o an karşıya g e ç t i n sen.
Şaşkın. I p ı s l a k ve...
Gerçi hatırlayası gelmez insanın zora giden şeyleri.
Yine de kitap alıkoyamaz kendini
yazmaktan. Üçüncü Hayat’tır aslolan.
Kapısından geçerken ne kendiliğindenlik, ne şans,
ne de rastlantı var.
Kilitli ve kayıpta uzaktankumandalar.
Şimdi uzandığın şu sofadan kalkman gerekecek.
Kahve-makinesini fişe takman. Birincisi su.
İkincisi a l e v l e r . Üçüncüsünü yaşayamazsın
gizli k a n a t l a r ı n ı keşfedemezsen.
Küllerinden doğan kuşlar olursun o zaman. (Belki
ol’ursun.) Okşayabilirsin timsahı da.
2010, Lefkoşa-İstanbul